Çandalar aşireti

0
65

Buradan yine batı tarafına iki konak,

Çandalar aşireti hudududur. Beylerinin ismi. On beş bin cesur kavim olur. Gerçek ve doğru Abaza bunlardır. Dağ Çandaları derler. İskelelerine kakır derler. Dağda Hoka adıyla denize bakar bir bağlı ve bahçeli köyü vardır.

Buradan yine batı tarafına deniz kıyısı ile üç konak gidip,

Büyük Çandalar aşireti: 25 köyleri vardır. On beş bin askere sahiplerdir.. Beyinin ismi . Limanına Çanda derler.

Gemiler kışlayamaz. Bu kabilenin dağları ardı Mamşuh Çerkezi vilâyetidir.

Bu Çandalardan yine batı tarafına deniz kıyısı ile bir konak gidip,

Keçler aşiretinin özellikleri: İrem bağı gibi bir verimi bol vilâyettir. 70 parça köylerdir. İki bin tüfenk-atar askere sahiptir. Beyinin ismi , ve hayat suyu gibi suları vardır. Ama Pisu Nehri adında büyük bir nehir suyu var, gemiler girer. Elburz Dağları’ndan beri gelip bu mahalde Karadeniz’e katılır. Temmuz ayında asla geçit vermez hayat suyudur. Kış günleri gemiler yatar güvenli yerdir.

Keçler kavminden bu mahalle gelinceye kadar bu nehrin iki yanı İrem bağlarıdır ki çeşit çeşit kendinden yetişen meyveleri olur.

Bu Keçlerin on bin askeri olur, çoğu atlılardır. Ulu kavimdir ve gayet zengin hırsızlardır. Bu aşirette Havka adında bir köyde Zepraha adlı bir Abaza’nın evinde konuk olduk. Bütün yeniçeri yoldaşlarımıza on koyun boğazlayıp ziyafet verdi. Sizbal, şilharçı ve pastalar yiyerek açlığımızı giderdik istanbul guided customized tours.

Buradan yine batıya iki konak

Arıt aşiretinin özellikleri: Keçler kavminden çok kavimdir. Ama o kadar yiğit, cesur ve hırsız değillerdir. Çoğunluğu tüccardır. Zerdeva avlarlar. Domuzları gayet çoktur. Bir mezhep nedir bilmezler, kitap nedir bilmezler ve insana bıyık altından gülmezler. Doğru sözlü kavimdir. Belki otuz bin kadar adam olur.

Beylerinin ismi . Beyleri 40-50 silâhlı cesur Abaza ile 20 koyun ve 3 sığın geyik getirip “Safâ geldiniz” diye saygı gösterdi.

Bey dedikleri bir saçlı adam, arkasında kılçıklı kebe çekmanı (pelerin), elinde oku yayı ve belinde kılıçlı bir cesur yiğit idi. Hizmetçileri tamamen uzun saçlı, güneş parçası gibi bâkireler idi.

iskelesine Antlar derler. Bir gece burada konuk olduk. Bu iskelede gemiler kışlayamaz, zira açık iskeledir.

Bir iskelesine de Liyoş derler. Burada da gemiler kışlayamaz. Ancak altı ay yatar. Ama gayet işlek iskeledir. Kuzey tarafındaki büyük dağlar içinde,

Sadşe vilâyeti: Seydî Ahmed Paşa vilâyetidir. Kuzey tarafında Çerkez aşiretleriyle komşu olduklarından dolayı Çerkez dilini ve Abaza dilini şayet iyi bilirler idi. Bin adet cesur, güçlü yiğitlerdir. Bunların belâlarından ve şerlerinden Çerkezler ve Abazalar devamlı korku üzere olduklarından Ant kavmi bunlara aman verip Arıt iskelelerine esir, balmumu ve zerdeva getirip ticaret ederler. Takaku Çerkezi dahi aman ile gelip gemilerde ticaret ederler.

Buradan yine batı tarafına üç konak deniz kenannca gölgelik, ormanlık ve sık ağaçlarla kaplı yüksek dağlan ve nice mamur köyleri seyrederek,

Kamış aşiretinin özellikleri: Beylerinin ismi . On bin yiğit ve cesur kavimdir. Melek Ahmed Paşalı Kamış Mehmed Ağa bu kabiledendir. Defalarca Arıt kavmini bozup beylerini esir etmişlerdir. Zira bu Abaza kavmi birbiriyle savaşarak evlâtlarını ve kadınlarını çalıp satarak kâr etmekle geçinirler.

“Hırsız olmayan adam bu kavmin yamnda uğursuz ve bedbaht kavimdir” diye meclislerine komayıp kız vermezler.

Bu Kamış Dağları’nda iri domuzları olur ki her biri eşek kadardır. İskelesi vardır, ama o kadar işlemez. Zira halkı gayet âsîlerdir Eflak ve Boğdan ve Sirce.

Ve bu Kamış kavmi içinde Mısır’dan ve İstanbul’dan gelme Tophane Abazaları vardır. Mescitleri var, soy sop sahibi Müslümanları çoktur.

Suyu ve havası gayet tatlıdır. Bütün köyleri kıbleye ve denize bakmaktadır. Burada da çarşı pazar yoktur. Ama iskele başlarında pazar yeri vardır.

Buradan yine batı tarafa deniz kıyısıyla üç konakta

Suçalar aşiretinin özellikleri: Beylerinin ismi . Tamamı on bin namlı yaya askeri olur. Ama dağlık taşlık yerler olduğundan atlısı azdır. İskelesi vardır, ama ismi hatırımda değildir.

Burada bir gece Havdıka adında bir köyde konuk olduk. Meğer o gece bir düğünleri var imiş. Bize yüz tekne söğüş pişmiş koyun etleri, böğrülce çorbaları, bal sulan, bozalar, pasta, şil-^harçı ve sizballar getirip nice yüz güneş parçası köleler ve bâkireler hizmet ettiler.

Sabahleyin Gönye ağası yol arkadaşımız evsahibine bir tülbend bağışlayınca cihan onun oldu. Zira bu bölgelerde asla çarşı pazar, han, hamam, dükkân, kilise ve başka yapılardan bir şey yoktur. Hemen dağlar başında kırkar ellişer haneli köylerdir.

İskelelerine yılda bir kere her diyarın gemileri; barut, kurşun, tüfenk, ok-yay, fişenk, kılıç, kalkan, mızrak ve başka silâh çeşitleri, eski pabuç, çuka kenarı, gömleklik bez, boğası, ocak demirleri, kazan, ocak içine kazan asacak demir zincir, tuz ve sabun ve buna benzer şeyleri getirir, bunlar da tüccardan alıp bâkireler, genç erkekler, yağ mumları, balmumları, zerdeva ve bal verirler. Aslâ ve kat’â bu bögelerde altın ve kuruş olmaz. Alım satımları değiş-tokuş iledir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz