Miğir Yaylası – Dörtyol

0
4

Nüfus Artışı ve Bitki Toplama Faaliyetleri

Miğir Yaylası, son yıllarda nüfus artışı yaşayan bölgelerden biridir. Yöre halkı, geleneksel olarak bitki toplamayı hem beslenme hem de tedavi amaçlı sürdürmektedir. Bunun yanı sıra, bazı bitkiler ticari amaçla da toplanmaktadır. Ticari bitki toplama faaliyetlerinin bir kısmı amenajman planı kapsamında gerçekleştirilse de kontrol mekanizmaları yetersiz kalmaktadır.

Alternatif Gelir Kaynakları ve Koruma Gerekliliği

Orman köylülerine yönelik alternatif geçim kaynaklarının oluşturulması, bölgedeki doğa koruma çalışmalarını desteklemek adına büyük önem taşımaktadır. Arıcılık, kiraz, çilek ve kestane üretimi, kültür balıkçılığı, kırsal turizm gibi doğa dostu ve yerel koşullara uygun faaliyetler, bu alternatif gelir kaynakları arasında sayılabilir Amik Ovası’nda Neolitik Dönemden Günümüze Yerleşim Süreci.

Amanos Dağları’nın korunmasına yönelik yürütülen projelerin başarısı, yerel halkın bu süreci sahiplenmesine, etkin katılımına ve desteğine bağlıdır.

Keldağ ve Antakya’nın Efsanevi Kuruluşu

Casius Dağı’nın Güne Selamı

Keldağ (Cebel-el Akra / Casius), sabahın erken saatlerinde öbek öbek bulutlarla örtülüdür. Doğudan yükselen gün ışığı, bu ulu dağın bir yüzünü okşayıp Akdeniz’in derinliklerine doğru kaybolur. Onlarca göz, her sabah olduğu gibi bu kutsal dağın zirvesine kilitlenmiştir, bir işaret beklenir…

Ve beklenen işaret görünür! Kanatlarını açmış bir kartal, Casius Dağı’nın zirvesine doğru uçar. Bulutları delercesine yükselir, taş sunakta kendisine sunulan körpe bir dananın veya boğanın parçasını kaparak havalanır. Kartal, bu parçayı alıp kayalıklarla ovanın buluştuğu bir noktaya bırakır private istanbul tours.

Antakya’nın Kuruluş Efsanesi

İşte Antakya ve Seleucia Pieria kentlerinin kuruluş öyküsü bu efsaneyle başlar. Bu anlatı, MÖ 300 yılında Büyük İskender’in generallerinden Seleukos Nikator’un, babası Antiochos adına kurduğu Antakya’nın kuruluş efsanelerinden sadece biridir.

Ancak Antakya’nın tarih sahnesine çıkışı sadece efsanelerle sınırlı değildir. Şehrin gelişimi, coğrafi konumunun sağladığı elverişli doğal ve iklimsel koşullar sayesinde olmuştur. Bu sebeple Antakya’da tarih, “Tarih Öncesi” dönemlerden itibaren başlar.

Antakya’nın Coğrafi ve İklimsel Özellikleri

Antakya, Türkiye’nin Akdeniz sahilinde, Hatay ilinin merkez ilçesidir. Şehir, kuzeyde Amanos (Nur / Gavur) Dağları, doğuda Habib-i Neccar (Silpius) Dağı ve güneybatıda ise Keldağ ile çevrelenmiştir. Bu dağların ortasında Türkiye’nin en verimli ovalarından biri olan Amik Ovası yer alır. Asi (Orontes) Nehri, Lübnan’dan doğarak Suriye üzerinden Hatay’a girer ve Akdeniz’e dökülür.

Bu coğrafi yapı, Antakya’yı hem insan hem de bitki ve hayvan yaşamı için oldukça elverişli kılar. İlin %47’si dağlık, %33’ü ise ovalık alandır. Bu sayede hem tarıma hem de hayvancılığa uygun geniş arazilere sahiptir. Dağlarda çeşitli su kaynakları da bulunmaktadır.

İklim, Ticaret ve Kültürel Zenginlik

Antakya’da tipik Akdeniz iklimi hüküm sürer. Kışlar ılıman, yazlar sıcak ve nemlidir. Ancak öğleden sonra çıkan meltemler, şehri serinletir. Şehrin denize kıyısı olması ve Doğu ile Batı arasında bir geçiş noktasında yer alması, Antik Çağ’dan bu yana Antakya’yı hem kara hem deniz ticaretinde önemli bir kavşak noktası haline getirmiştir.

Bu özelliği, Antakya’nın tarih boyunca kozmopolit ve çok kültürlü bir dünya kenti olmasında etkili olmuştur. Antik dönemden itibaren Doğu’nun Batı’yla, Batı’nın Doğu’yla buluştuğu bu noktada kurulan Antakya, kültürel, dini ve ekonomik açıdan zengin bir merkez haline gelmiştir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz