Nuh’u tufandan İbrahim

0
89

Mağara, yöre halkı için de kutsal bir yer olma özelliğini sürdürüyor. Zamanla kapanmış sütun duvar arası boşlukların, gebe kadınlarca günahlarını ölçmekle kullanıldığı bugün Silifkelilerce anlatılıyor. İnanca göre günahkâr olanlar sıkışıp kalıyorlardı.

Thekla efsanesinin ne denli önemli bir yere sahip olduğunu gösteren işaretlerden biri, ölmek üzere olan insanlara okunan bir eski duadır. Tevrat’ta adı geçen önemli kişilikler sıralandıktan sonra Thekla adının da anılması ilgi çekicidir: “Nuh’u tufandan, İbrahim’i Ur şehrinden, Eyub’u dertlerinden, İshak’ı İbrahim elinde kurban edilmekten, Musa’yı Firavundan, Danyel’i Aslanlar çukurundan, Babilli üç genci kızgın fırından, Suzanna’yı iftiralardan, Davud’u Saul ve Goliat’tan, Petrus ve Paulus’u zindandan ve şehit azize bakire Thekla’yı korkunç işkencelerden kurtardığın gibi yüce Tanrım, bu hizmetkârının da ruhunu kabul et ve yanında semavi lütuflardan faydalanmasına inayet et”.

Konyalı Thekla’nın efsanesi 1698 de ilk kez yayınlandıktan sonra bir hayli ilgi görmüştü. Özelikle Alman romantizmi Thekla’ya büyük bir yakınlık göstermiş, Schiller’in “Thekla, Ruhların Sesi” adlı şiiriyle onun ölümsüzlüğünü pekiştirmişti. Ayrıca Paul Heyse de, Thekla’nın hayatını manzum olarak kağıda dökmüştü.

Efsane, Anadolu’da Montanus adında biri tarafından oluşturulmuş: kadına o devre kadar olduğundan çok daha fazla önem veren Montanist mezhebine duyulan tepki yüzünden Yeni Çağ’a dek resmi yazıların dışında tutulmuştu. Erken Hıristiyanlığa feminist bir tepki (Thekla: “Bir kadına şiddet kullanma!”) havasını da yansıtan efsanedeki Thekla kişiliğinin sonradan büyük destek ve ilgi görmesi, onun çeşitli kabartmalarda, fresklerde vücut bulmasını da sağladı.

Libya Çölü’ndeki, Aziz Minas adına yapılmış ziyaret kilisesinde bulunan hacılara mahsus kutsal yağ kaplarının dış yüzeyini süsleyen kabartmalarda, Thekla aslanlar arasında tasvir edilmişti. Öte yandan İtalya’daki, dünyanın en büyük kiliselerinden Milano Başkilisesi’nin çeşitli yerlerinde Thekla’nın hayatını anlatan tasvirler bulunuyor. Yine İtalya’da bulunan küçük bir lahit parçasında görülen, dümeninde Paulus’un olduğu geminin adı Thekla’dır.

Mısır’da IV. yüzyıla ait olduğu sanılan bir Hıristiyan türbesinde, yanında adı da yazılı Thekla tasviri görülür. Thekla, kollarını iki yana açmış durumda Tanrı’dan şefaat diler bir haldedir ve ateşi ya da mağarayı sembolize ettiği sanılan siyah bir lekenin ortasında durmaktadır. Hemen yanında, saldırganları temsil ettiği sanılan iki erkek kabartması vardır. Resmin ikinci aşamasında Thekla gökte uçar durumdadır. Bir diğerinde ise Thekla çıplaktır ve belinde Roma kanunlarının gerektirdiği kuşak bulunmaktadır.

İzler, Akdeniz’in karşı kıyısından Anadolu’ya, İstanbul’a dek ulaşır. Bizans İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’da, Aya Thekla adına yapılmış üç kilisenin bulunduğu biliniyor. Bu üç kiliseden günümüze ipuçlarını ulaştırabileni, Ayvansaray’dadır. Surların kıyısında, yüzyılın başlarından beri harap durumda olan Toklu İbrahim Dede mescidi, ad benzerliği nedeniyle dikkati çeker.

Thekla ve Toklu

Thekla ve Toklu sözcüklerindeki yakınlığın dışında, eski kayıtlarda yer alan bazı bilgiler bu iddiayı güçlendiriyor: Mescidin her geçen gün yok olan duvarlarında Thekla tasviri görülememekle birlikte, içinde beş balığın bulunduğu bir havuz resmi göze çarpıyordu. Bu da, Thekla’nın Pisidia Antiokheia’da vahşi hayvanlardan kurtulduktan sonra içi canavarlarla dolu havuza atlayıp, kendini vaftiz etmesini çağrıştırıyordu.

Aya Thekla Efsanesi, Anadolu topraklarının katmanlarında üst üste yığıldığı uygarlık ve kültürlerden günümüze ulaşan ilgi çekici bir hikaye olduğu kadar, geçmişin karanlıkta kalan noktalarına da ışık tutuyor.

Read More about Thamyris ölmüştü

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz